31 Temmuz 2008 Perşembe

Türkçe'yi Öğreten Şarkılar


Bazen şarkılara, şarkılardaki kelimelere bırakırız kendimizi... Onlardaki ses, nağme kadar sözlerin de bizi alıp götürmesi, güftenin şarkıdaki güzelliğin yarı payını taşımasındandır. Türkçe'yi güzel konuşanların, şarkılardan türkülerden de dillerine kattıkları bir tat olmalı.

Onun için çocukların, gençlerin müzikle alışverişlerinde sözleri nitelikli olan iyi yazılmış şarkılara ilgilerini sağlamak gerek diye düşünüyorum. Fakat popüler kültürün yönettiği cıvık bir toplumda özele yer ayırabilmek, iyiyle kaliteliyle bağ kurabilmek için ne denli gayretsiz bulunduğumuzu bilmem uzun uzun anlatayım mı?


Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok

Bir yer ki sevenler, sevilenlerden eser yok.


Faruk Nafiz Çamlıbel'in sözleriyle Alaeddin Yavaşça'nın bestesi acaba çalınıyor mu bir yerlerde? Kaç yılda bir kez? Kim tesadüfen yakalayabiliyor? Kim siliyor, kim bu sesleri kulağımızdan silmek için var gücüyle çalışıyor? Yahut güftesi şair Nurettin Özdemir'e, bestesi Şekip Ayhan Özışık'a ait olan şu güzelim şarkı nerelerdedir?


Bir gün bana geleceksin ince bir yağmurla

Yıllardan sonra geleceksin, ıslanmış yorgun

Zamanlar içinde güzel ve olgun

Ve o şarkı hâlâ dudaklarında...


Yoksa Yahya Kemal'in "Belki hâlâ o besteler çalınır / gemiler geçmeyen bir ummanda." demesi gibi ummana mı gömdük o şarkıları ve daha nicesini? Herhalde bu konuda sanatçılar dert doludur.

Gidiyorlar...

Onlar gibi Türkçe'nin ustaları da tek tek gidiyor. Kim bilir nerelerden süzdükleri, damıttıkları kültürleriyle... Ve ortada abukizm'in nesi var, nesi yoksa televizyon kanallarına yığdığı bir çağdaşlık kıskacı, Türkçe'yi yamru yumru hale getiren birtakım insanlar...


Hele hele, yabancı kelimelerin en fazla saldırısına uğradığımız bir dönemde yaşıyor olmanın dikeni, zehri... Bu yozlaşma galiba doksanlı yıllarda kendisini iyice belli etti ve günümüzde de şiddeti artarak Türkçe'yi boğazlamasını sürdürüyor.


Geçende bir televizyon kanalında sofra adâbı üzerine konuşan konuklar, her biri belli bir yaşa gelmiş adlı sanlı kimseler dahi cümlelerine ikide bir yabancı kelimeler sokarak ayıp ediyorlardı. Bu sözcükleri kimileri başkalarını küçümsemek, ezmek yahut ukalalık olsun diye kullanır. Kullandıkları o yabancı sözcüklerden aklımda kalan birkaçı... Konsept, ring, refere etmek, ritüel...


Bu dil yabancılaşması yazık ki kimi yazarlarca da benimseniyor, hatta kimileri savrukça alıp kullanıyor bu kelimeleri. Yazıları belki ağırlık kazanır umuduyla... Olmuyor. Artık bu havalara kanan da yok üstelik, eskiden olsa belki.


Ne diyeyim? Gelecek kuşaklara yazık oluyor...


Sevinç Çokum

Hevenk-Tercüman,27.02.2005

Hiç yorum yok: