
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Türk Dil Kurumu çatısı altında toplanan ve ırkçılığı “ilericilik” diye yutturarak Arapça ve Farsça menşeli bütün kelimeleri kapı dışarı eden batıcı ve daha sonra onlara katılan solcu aydınlar, Türkçe’yi maalesef fakir, derinliksiz, âhenksiz ve ifade imkânları son derece sınırlı bir dil hâline getirmişlerdir. Atılan her kelime, beraberinde üç beş kelimeyi, deyimi ve atasözünü de götürmüştür.
Aynı anlam grubuna dahil birkaç kelime yerine tek kelime ikame edildiği için nüansları ifade etmek imkânsızlaşmış, bu yüzden uydurma kelimeler maymuncuk gibi, olur olmaz yerlerde ve kulakları tırmalayacak ölçüde çok kullanılmaya haşlanmıştır.“Mesele”ye karşılık olarak uydurulan “sorun” bu maymuncuk kelimelerin en rahatsız edicilerinden biridir. Mesele, dert, sıkıntı, hatta zaman zaman buhran yerine kullanılan “sorun”, onca Türkçe kelimenin canına okurken “problem” e güç yetirememiştir. Esasen aydınların “sorun” u daha çok Arapça ve Farsça menşeli kelimelerledir.
Fransızca ve İngilizce menşeli kelimelerle hiç bir zaman ciddi bir biçimde mücadele etmemiş, “no problem” in “sorun değil” şeklinde katip halinde tercüme edilip yaygınlaşmasına bile seslerini çıkarmamışlardır.
“Neden” de, Türkçe’nin canına okuyan kelimelerden biri. Artık mesela “Uçaklar sis yüzünden kalkamadı” diye yazan bir gazeteci bulamazsınız; “sis nedeniyle” derseniz çağdaşlığınız ve ilericiliğiniz “kanıt” lanmış olur. “Filancanın doğumunun beşinci yıldönümü münasebetiyle” derseniz çok ayıp; “.. yıldönümü nedeniyle” demelisiniz, “Bu vesileyle”, “bundan ötürü” “bundan dolayı” yerine hep “bu nedenle”... Yani, sebep, vesile, âmil, yüzünden, ötürü, dolayısıyla, münasebetiyle, vesilesiyle... Hepsi sizlere ömür!
“Ömür” de tu kaka kelimelerden biri, çünkü aslı Arapça “ömr”. Onun yerine “yaşam” ı kullanacaksınız. Uydurma kelimelerin en münasebetsizlerinden biri. Bu yüzden, “hayata geçirmek” gibi güzel bir deyimi, “hayat” ın yerine “yaşam” ı koyarak kullanmak mümkün değildir. “Yaşam” kelimesiyle sevdiğiniz birine “hayatım” diyebilir misiniz? Tabii bu arada “hayat memat meselesi”, “ömrüne bereket” gibi deyimler de sırra kadem basmaktadır. Ya “Sizlere ömür!” yerine ne diyeceğiz? “Sizlere yaşam” mı?
Öztürkçeçilerin Türkçe sandıkları Farsça menşeli “amaç” da dilimizden “gaye”, “maksat”, “hedef” ve “kasıt” ı koymuştur. “Gayem, Türk toplumunun kalkınmasına yardımcı olmak” mı diyecek, “amacım” diyor. “Bu maksatla” mı diyecek, “bu amaçla” diyor. “Hedefiniz” yahut “kasdınız nedir?” mi diyecek, “Amacınız nedir?” diyor.
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne bakılırsa, “beğeni” kelimesi “zevk” e “öneri” de “teklif” e karşılık olarak uydurulmuş. Ama gazetelerde sık sık şöyle cümlelerle karşılaşıyoruz: “Filancanın sergisi beğeni kazandı.” Adam serginin “takdir” topladığını söylemek istiyor. Yani, “beğeni” çoktan “takdir” in tahtına oturmuş. Bu arada, Öztürkçe kullanma heveslisi hanımlar ve beyler “beğeni topladı” veya “beğeni kazandı” derken büyük bir Türkçe hatası işlediklerinin farkına hile varmıyorlar. Eğer Türkçe olması isteniyorsa, “Filancanın sergisi beğenildi” denilmelidir. Tıpkı ümit ve umut gibi. Ümit edilir, ama umut edilmez, umulur!
“Öneri” ye gelince; çevrenize şöyle bir kulak verin; sadece “teklif” değil, “tavsiye”, hatta Zaman zaman “teşvik” yerine kullanılan bir maymuncuk kelime haline geldiğini göreceksiniz. Tabii özbeöz Türkçe olan “sağlık verme” de bu arada gürültüye gitmiştir. “Teklifsiz tekellüfsüz” gibi deyimleri de hesaba katarsanız, Türkçe’yi özleştirmek ve zenginleştirmek iddiasıyla yola çıkanların sebep oldukları felaketin büyüklüğü hakkında daha açık bir fikir edinmiş olursunuz.
Bir de “olay” var ki, evlere şenlik! Vak’a, hadise, vakıa gibi kelime ve kavramları Türkçe’nin dışına süren bu tuhaf kelime, maymuncukların maymuncuğudur. Özellikle aydıncıklar, her şeyi “olay” laştırmakta büyük haşarı göstermektedirler: “Bu sinema olayı önemli bir olaydır. Ben sinema olayını öncelikle yönetmen olayı olarak görüyorum, star olayı bitti abi!”
Maymuncuk gibi kullanılan uyduruk kelimeler saymakla bitmez. Kesif, çok, fazla, ardı arkası gelmez, hızlı gibi kelime ve kelime grupları yerine kullanılan “yoğun”; kat’i, muhakkak, mutlaka ve elbette’yi tepeleyen “kesin”, mahluk ve ucube’nin çanına ot tıkayan “yaratık”; merhale, safha, kademe, derece ve devre’yi devre dışı bırakan” “aşama”... Hangi birini sayalım?
Türkçe’nin yazısı gerçekten kara!
Beşir Ayvazoğlu Türkiye, 20 Aralık 1993
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder